Katliam Yasası’nın 1. yıldönümünde Arnavutköy Belediyesi’nin toplama kampında gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı anlatmak istiyoruz.
Katliam Yasası’nın 1. yıldönümünde Arnavutköy Belediyesi’nin toplama kampında gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı anlatmak istiyoruz.
Barınak olarak adlandırılmış olsa da üzerinde sıcaktan veya soğuktan koruma sağlayabilecek hiçbir korunak olmayan, sadece çit çevrilmiş bir alana hem bahsedilen hem de alanda bulunan köpeklere hiçbir şekilde yetmeyecek küçük barakaların olduğu bu alanın yerine internetten ulaşamıyorduk.
Özellikle burada çalışan veteriner hekimin ifade ettiği üzere köpeklerin kalplerine çamaşır suyu enjekte edilerek, kedilerin ise canlıyken morga atılarak öldürüldüğü iddiası bulunan ve içinden birçok hayvan cesedi fotoğrafı ortaya çıkan Beykoz Belediyesi’nin eski Veteriner İşleri Müdürü Turgut Özdemir’in buraya atandığını öğrendikten sonra Belediye’yi arayarak ziyaret saatini ve yerini öğrendik. Aynı zamanda avukat olan ekip arkadaşımız Turgut Özdemir tarafından arandı ve barınağa gitmeden önce kendisine haber verilmesini rica ettiğini, barınağı kendisinin gezdirmek istediğini söyledi. Hem kendisi hem de diğer personel tarafından defalarca ne amaçla gelindiği soruldu.
Barınak hiçbir yerleşim alanının, hiçbir insanın bulunmadığı, otoyola dakikalarca sürüş uzaklıkta bir yerdeydi (bununla ilgili çektiğimiz videoyu Instagram gönderimizden izleyebilirsiniz). İçeri girdiğimizde bizi güvenlik karşıladı ve personelin bizi gezdireceği söylendi. Henüz saat 10’da dahi güneş altında durmaya dayanamayacağımız bir sıcakta korunaksız ve kum zeminde durduğunu gördüğümüz köpeklerin, yine fotoğrafta görülebileceği üzere önlerinde sadece 2 pis kovanın olduğunu ve bunların da dolu olmadığını gördük. Yine terrier gibi küçük ırkların büyük ırklarla aynı yerde tutulduğunu gördük.
Köpeklerin önünde neden su olmadığını sorduğumuzda bize zorluk çıkartmamamız ve alanı terk etmememiz gerektiği söylendi. Alanın tamamını gezmemize izin verilmeyen temasta bulunuldu, yüzlerimiz ve sesimiz kayda alınarak videolarımız çekildi. Hayvanların durumunu belgelemelek amacıyla, personelin değil hayvanların fotoğrafını çeken arkadaşımız telefonunun alınması ve fotoğrafların silinmesi yönünde tehdit edildi, güvenliğe bu yönde talimat verilmeye çalışıldı. “Müdürün talimatının dinlenmediği” gerekçesiyle hakkımızda şikayetçi olunacağı belirtilerek jandarma çağrıldı, jandarma gelene kadar çay ve sigara içen personel defalarca söylememize rağmen köpeklerin önüne bir damla su koymadı, bekleyiş esnasında yaşam alanının bir tarafında çıkan kavgaya hiçbir şekilde müdahale edilmedi ve çay-sigaraya devam edildi.
Gelen jandarma ve komutan, “olayı inada bindirdiğimizi” söyleyerek, şikayetçi olduğumuzu söylediğimiz halde personelle ilgili olarak kimlik tespiti yapmadı. Bu esnada personelin, alana zorla girdiğimiz gibi kamera görüntüleri incelense hiçbir gerçekliği olmadığı ortaya çıkacak, ağız birliği ile gerçekleştirdikleri iftiraları da devam etti. Daha sonra Turgut Özdemir tarafından hakkımızda şikayetçi olacağı yönünde bize haber göndermeye çalıştığını öğrendik.
Korkması gereken biz değiliz, onlar. Hayvanlara işkence ettikleri bu alanda ziyaret saatinde bile su ve mama bulunmazken, bizler ve jandarma oradayken dahi hayvanlar arasında çıkan kavgayı ayırmayarak çay ve sigara içmeye devam ederken, kimse yokken neler yaptıklarını sadece müdürlerinin daha önce bahsedilen vukuatları çerçevesinde ancak tahmin edebiliyoruz.
Daha önce barınağı yokken defalarca hayvan toplayan ve ormandan ölü hayvanların bulunduğu Arnavutköy’ün belediyesinin artık toplu katliamları işin ehliyle, sistematik bir biçimde bu tesiste gerçekleştirdiğine dair şüphelerimiz son safhadadır. İstanbul Barosu’nun suç duyurusuyla soruşturma başlatıldıysa da bizler daha kimlik tespiti aşamasında görevini yerine getirmeyen jandarmalar, soruşturma izni vermeyeceğine emin olduğumuz kaymakamlıklar, asla keşfe gitmeyecek savcılarla hukuktan hiçbir kazanım beklemiyor, zehirlendiğiniz gücün elinizden halk tarafından alınacağı günü iple çekiyoruz.