Localarına büyük bir zarafetle kurulanların karşısında Telemakhosların sesini çoğaltmak…
Localarına büyük bir zarafetle kurulanların karşısında Telemakhosların sesini çoğaltmak…
İnsan köleliği gibi yalnızca tarih kitaplarına ait olması gereken birçok sömürü ve zulüm uygulaması; gelenek, adet, spor adı altında hayvanlar üzerinden devam ettiriliyor. Şüphesiz bu uygulamalar içerisinde yarıştırılan atlar, en görünmez kılınan hayvanlar arasında. Zira etleri ve derileri için öldürülen, sütleri için sistematik kötü muameleye maruz bırakılan hayvanlar söz konusu olduğunda başvurulan “zaruri ihtiyaç” yalanı ilkel bir eğlence kültürü olan at yarışlarında kullanılamadığından yeni bir söylem ortaya çıkıyor: “Atların doğası bu, zaten koşmaları gerek.”
Bu aşamadan sonra, Türkiye Jokey Kulübünün hastanesine en fazla üst solunum yolu ile ilgili ve ortopedik rahatsızlıklarla günde 170 civarı atın getiriliyor olmasının bir önemi kalmıyor.* Eylemi aklayacak, vicdanları rahatlatacak yalan; kurumsallaşmış bir sömürü sistemi ile birleşip meşruluğunu hukuktan alınca sorun büyük ölçüde çözülmüş oluyor. Hele de bu sistem yüksek akçeli bir sektör halini almışsa. Artık kamçılanan, sakatlanınca uzun ve pahalı tedavi süreçleri “piyasa değeri”ni karşılamadığından öldürülen, halatlarla dövülen, yalnızca yarıştırılmak amacıyla doğurtulduklarından doğadan kopuk yaşamalarında beis görülmeyen atların birer meta olarak hipodromlarda yer almasının önünde bir engel kalmamış oluyor.
Ellerindeki hakikate ulaşma imkanlarına, acı çekenden yana tavır alma şansına sahip olan çağımızın elitleri ise tarihsel süreçte etik kavramının bütün gelişimine dirsek göstererek iki dirhem bir çekirdek localarında yerlerini alıyor. Arka fonda kamçılanan hayvanlar yokmuşçasına kameralara gülücükler saçmalarıyla binlerce yıl önce Kolezyumdaki localarına kurulan öncüllerinden geriye düşmeyi başarıyorlar.
Yoksullukla pençeleşen, her türlü sindirme politikası altında ezilmek istenen kendi halklarından yana açıkça tutum almaktan dahi yoksun bu insan topluluğundan hayvan özgürlüğüne dair bir bilinç beklemiyoruz elbet. Bizim amacımız bu korkunç tabloyu ortaya koyarken kişileri hedef göstermek de değil. Amacımız; sistem tarafından sömürülmekten azade olmayan bütün insanlara, aynı sistemin sömürdüğü diğer türlerin varlığını göstermek. Localarına büyük bir zarafetle kurulanların karşısında Telemakhosların** sesini çoğaltmak.